KULÜPLERE PATRON MU? BAŞKAN MI OLUNUR?

Selam ve Dua ile merhabalar,

 

Necip Başkanın Eskişehirspor maçından sonra aday olmayacağını ve olağanüstü kongre kararı aldığını açıklaması sonrası, "Camiada çeşitli aday isimleri ve bu göreve talip olurum diyenlerin ve kartvizit yapmak için Boluspor başkanlığına bende adayım" haberleri yaptıranların sesleri yükselmeye başlayınca, bu eski yazımızı yeniden sizlerle paylaşmak hasıl oldu.

 

Ülkemizde malumunuz üzere “Zengin” diye tabir ettiğimiz üst tabaka insanlar kulüplere başkan olur. Hakeza milletvekillerimiz bile parti yönetimleri tarafından çoğu zaman cüzdanı kalınlardan seçilir.

 

Konumuza dönersek, kulüplerde;

“Patron Başkan” nasıl olur?

“Kulüp Başkanı” nasıl olur? Ayrımını yapacağız.

 

Kulüplerinde Patron tabir edilen başkanlar iş adamı olup, maddi anlamda kulüpler üstünde hegemonyalarını kurarak “Tek Adam, Patron Başkan” oluyorlar.

 

Tek adamlıkla yönetilen kulüplerde kongre üyeleri ve yönetim kurulu üyeleri filmlerdeki “Figüran” figüründen öteye gitmemektedir. Ülkemizde “Tek adamlıkla yönetildiğini” düşündüğüm örnek kulüpleri verelim.

 

İyi örnek rahmetli Gençlerbirliği Kulübü başkanı İlhan Cavcav.

Kulübün bulunduğu ilden yâda zenginlerinden pek bir desteği olmadan “Yurtiçi ve yurtdışından bulduğu genç yetenekleri ve alt yapısından çıkardığı gençleri İstanbul’un üç hacimlisine 1’e alıp 1000’e satması” sayesinde borcu olmayan yıllardır “Tek adamlıkla” iyi yönetilen kulüplere örnek verebiliriz.

 

“Yanlış yâda diktatörlük” tarzına örnek vermek gerekirse şöyle İstanbul Anadolu yakasından Kadıköy sahillerine uzanmak gerekir.

Örnek ise eski Fenerbahçe’nin “Patron başkanı Aziz Yıldırım”. Kulüp kasasında olduğu kadar, cebinden milyon Euroları kulübüne bağışlamış, her konuda tek söz sahibi olmuş, yönetiminden kendine biat etmeyenleri uzaklaştırmış yâda üyeliklerini düşürmüş. Alınan “Birkaç şampiyonluk ve Türkiye kupası dışında Avrupa’da ve maddi anlamda” yakalanan bir başarı yok.

 

Gelelim genelde çoğu,  Anadolu kulübünün başında olan “Maddi imkânları kısıtlı,  10–20 milyar kulübe yardım karşılığı hatıra binaen yönetimlerini oluşturan, belediye, iddia gelirleriyle, TFF gelirleri ve küçük reklâmlarla yöneten” kişilerdir.

 

Bu başkanlar “Cebinden para çıkma” durumunda kaldığındaysa “Gelecek yönetimden bu tutarları ödeme şartı” veya başkanlığı bıraktığında kulübün gelirlerine bazen “Temlik” koyduran yâda çok azıda olsa kulübe bağışlayan “Başkan” tabir edilen, yönetimleriyle var olan kişiler tarafından yönetilmektedir.

 

Gelelim kendimize batıracağımız “Çuvaldız” kısmına…

Camialarda “Kurumlar kalıcı, kişiler geçicidir. Koltuğun büyüsüne kapılıp, kartvizit heveslisi değil iseniz, kişisel egolarınızı ve koltuk sevdanızı bir kenara bırakamıyorsanız”, şu sorumuza cevabınızı alalım;

Kulübün “Başkanlık koltuğuna” oturduğunuzda “Kulübünüzün Başkanımı? Patronumu?” olacağınıza karar verip;

“Kulübünüze bağışlayacağınız paralardan ve sporsal başarılardan sonra söylemlerinizle tavırlarınızı ona göre belirleyin” derim.

 

Geçtiğimiz "Kabus gibi sezonu çeşitli zorluklar ve pandemi süreciyle her hafta düşme korkusu" ile şükür ligde kalarak bitirdik. "20-25 milyon Türk lirası" borcun olduğu tahmin edilen ve pandemi sürecinde ödemeler için çekildiği dedikosunun dolaştığı "10-12 milyon arası bir krediyi" üstlenecek, eski kefillerin yerine borca kefil olacak bir "BABA YİĞİT" bir başkan olursa Necip başkan kulübü teslim eder.

 

Velevki kimse çıkmazsa ya "Kimse aday olmadı" diye yine başkan devam eder yada kulüp "Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'a kalır!" benden de bir dip not hatırlatması...

 

Baki selam ile…

Yazarın Diğer Yazıları